THEODOR HERZL - SİYONİZM VE OSMANLI



Osmanlı Devleti Sultanı II. Abdülhamid ile Yahudi milliyetçiliğinin lideri olan Theodor Herzl’in yolları, 19. Yüzyılın sonlarına doğru kesişir. Bu ikili arasında yapılan doğrudan veyahut dolaylı yollarla yapılan görüşmeler, Siyonizm’in ortaya çıkması ve gelişmesini etkileyen bir gerçektir. Bu görüşmeler, Osmanlı Devleti’ni nasıl etkilemiş, bu yazımda sizlere anlatmaya çalışacağım.

Fransız İhtilali’yle dünyayı kasıp kavuran Milliyetçilik akımı, yeni ulus devletlerin ortaya çıkmasına sebep oldu ve bundan olumsuz etkilenenlerin başında şüphesiz bünyesinde birden fazla ulusu barındıran Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Dünya bu vaziyette seyrederken, Avrupa’daki Yahudi yazarlar, beklenen Mesih’in geleceğini ve Yahudilerin kutsal topraklara geri dönmesi gerektiğini ifade ediyorlardı. Bu nedenle, Siyonist makaleler, Avrupa medyasında sıkça yer bulmaya başlamıştı. Moses Hess, 1862 yılında ‘’Roma Ve Kudüs’’ adlı eserinde, Yahudi sorununun çözümü olarak, Filistin’de Yahudi Sosyal Birliği'nin kurulmasını gösteriyordu. Leo Pinsker, dünyada Anti-Semitizm’in (Yahudi Düşmanlığı) giderek yaygınlaştığını, bunun için Yahudilerin kendi devletlerini kurmaları için organize olmaları gerektiğini söylüyordu.

Bu esnada sahneye çıkan Theodor Herzl, Yahudi sorununa ve özellikle de Anti-Semitizm’e çözüm olarak Filistin’de bir Yahudi Devleti kurma amacınaydı. Herzl, Yahudilerin Tevrat’ta anlatıldığı şekli ile Filistin’de bir Yahudi devleti kurma fikrini Der Judenstaat (Yahudi Devleti) adlı kitabına da işledi ve 1896 yılında eserini yayınladı.
Herzl, bu amacını gerçekleştirmek için Avrupa’da çalmadığı kapı bırakmadı. Papa, Alman Kaiseri Wilhem, Avrupa’nın çeşitli prensleri, politikacıları… en sonunda da soluğu Osmanlı Devleti Sultan’ı II. Abdülhamid’in yanında aldı, bu devlet fikrini ve teklifini Herzl, Sultan II. Abdülhamid’le enine boyuna konuştu.

Herzl ve Siyonist Yahudiler, bu fikir etrafında birleşmişken, kendilerini bu fikre dahil etmeyen ve kendilerini bu fikrin düşmanı olarak belirten başka bir Yahudi grup vardı. Ortodoks Yahudiler… Ortodoks Yahudiler, Mesih gelmeden kurulacak bir Yahudi devletine karşıydılar. Bu hareketi laik /sosyalist ve Yahudi inancı ile geleneklerine aykırı bir sapkınlık olarak görmüşlerdi.

Herzl 1896 yılında İstanbul’a bizzat geldi. Bu tarihten sonra Herzl, Osmanlı başkentine dört defa gelecek ve Yıldız Sarayı’yla bağlantısını bir daha kesmeyecekti. Herzl, Padişah’ın huzuruna 1901’de üçüncü seyahatinde kabul edildi. Bu görüşme sonrası ortaya bir çok görüş atıldı. Bu görüşme ve sonucu, her zaman Türk toplumuna çarpıtılarak anlatıldı. Bu görüşme sonrasında meğer Sultan II. Abdülhamid, Herzl’i ‘’Osmanlı’nın satılacak bir karış toprağı dahi yoktur’’ diyerek onu sarayından kovmuş. Bu mizansenden başka bir şey değildir. Bu tür bir olay esasında asla yaşanmamıştır. Bunu, daha sonra Herzl’in Sultan Abdülhamid’e gönderdiği bir hatırlatma mektubundan anlıyoruz.

"Majesteleri, memleketinde yaşayan Yahudilere gösterdiği alicenaplığı mazlum ve mağdur durumda bulunan diğer Yahudilere de göstermekte, onları bir peder gibi himaye altına almakta ama dağınık olarak farklı yerlerde yaşamaları yerine, tek bir bölgede bulunmalarına izin vermektedirler"


Ne yazık ki, garip bir şekilde bu görüşmeler, bazı kişiler tarafından tarihin kendi akışı dışında başka bir ideolojiye hizmet etmek için değiştirilmiştir. Dünyayı Yahudilerin yönettiği, Osmanlı’yı Mason’ların, dönmelerin yıktığı iddiası, Herzl’in Abdülhamid’e gönderdiği, daha önce yaptığı görüşmelerinin ayrıntılarını hatırlattığı bu mektubuyla, çürütülmüştür.

Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid, Herzl’in ona para vereceği ve tüm borçlarının %80’inin ödeyeceği teklifini asla bir çırpıda geri çevirmemiş, aksine II. Abdülhamid, hiçbir kozu vakti gelmeden elinin tersiyle itmeyen, peşin olarak reddetmeyen, gerçekçi ve öngörülü bir devlet adamıydı.

SEFİROD

BU SİTE İLE KURULMUŞTUR