Adem ve Havva, Bilgelik Ağacı'ndan yemeden önce, hem ruhsal hem de fiziksel olarak mükemmeldi. İnsanın hiçbir şeytani eğilimi yoktu. Kötülüğe hiçbir şekilde içsel bir yönelim içerisinde değildi. Kötülük dürtüsü, yılanda bedenlenen, insanı günah işlemeye teşvik eden dış bir güçtü. Yoksa, insanın kendisi tamamen saf bir varlıktı. Fiziksel tarafı, ruhun kusursuz bir yansımasından başka bir şey değildi.
İnsan, günaha düşüp Bilgelik Ağacı'ndan yemeseydi, tıpkı Tanrı gibi, sonsuza dek yaşama potansiyeliyle şereflendirilmişti. Fiziksel tarafı, tamamen muhteşem olmak ve sonsuza dek var olmak ruhuyla aynı potansiyele sahipti. Kabalistlerin açıkladığı gibi, Adem ve Havva sınavlarından başarıyla geçmiş olsalar, Bilgelik Ağacı'ndan yememiş olsalardı, sonsuza dek Aden'de Tanrı ile yaşamaya devam edeceklerdi.
Ancak insan günah işlediği için, kötülüğe eğilimli ruhun bir parcaşı haline geldi. Bilgelik Ağacı, onlara kötülük, arzu, istek, nefis hakkında gözlerini açtırdı. İnsanın şeytani eğilimi artık bir dış serpent değil, ruhunun ayrılmaz bir parçası haline geldi. İnsan artık son vaziyeti dolayısıyla, iyilik ve kötülük arasındaki mücadeleci birer organizmaya dönüştü. Fiziksel istek ve arzularının kölesi oldu, özgürlüğünü yitirdi.
Sonuç olarak ölüm, insanın ayrılmaz bir parçası ve insanın varlığının yegane sonu olarak tescillenmiş oldu. İnsan artık kendisini tamamiyle mükemmelleştiremezdi çünkü bedenini ve ruhunu günahla kirletmişti. Ölüm, insanın o eski gönencine, mükemmel görüntüsüne ulaşmada bir aracı haline geldi.
SEFİROD